Coccinella septempunctata

bilim adamlarının çocukluklarını düşünürüm da.. ellerine konan o güzel hayvana böyle mi seslenirlerdi acep..

“uç uç coccinella septempunctata, annem sana terlik pabuç alacak; la la la..”

sonra belli etmeden küçük bir krize girerim bunu düşününce. aniden kendime dönerim ve derince bir oh çekerim. latince kasmaktansa “uğurböcee” veya “uçuç böcee” diyebiliyorum ve kendimi bu konuda sapına kadar da şanslı hissediyorum.

evet; kelebekler kadar zarifler değil mi? ve onlardan aşağı kalır yanları olmayan simetri harikaları..

kendileri, genelde yaz aylarında baş gösterirler piyasada. bahçe, yeşillik, saksılar; herhangi bir yerde bulunabilirler. üzerine basmamak için şekilden şekilde girdiğim saylı böcekgillerdendir ayrıca bu hayvanlar.

güzel oldukları kadar aciz de olurlar bazen.

bu durum, özellikle ters döndüklerinde görülür. gerçekten üzülür ve eğilip derhal yardım ederim. hele ki parktaki yol ortasında çok bulurdum uğur böceklerini bu haldeyken. hemen de tutup kaldırım taşının üzerine koyardım düz bir şekilde. ne yazık ki çoğu zaman yaramaz park çocuklarından biri, orta parmağını kullanarak attığı fiske ile böceği gözden uzak diyarlara fırlatırdı.

çoğu zaman yakalardım o orta parmağı.. avcumun içindeyken bilmem kaç newton basınç uygulayıp parmağı şekilden şekle sokardım. ağlayarak kaçardı eğer bir kız ise. hoş, parmağına işkence uyguladığım kişi erkek olsa da ağlardı, sağlam sıkardım ben. empati bile kurmak istemezdim, o derece..

bazen de elime konardı. kendisini dakikalarca izlerdim, bunu gerçekten çok sevsem de belli etmeden tshirt kolumdan içerideki üsse sızmasını engellerdim. sevgi de bir yere kadardı; fazla içli dışlı olmamak icap ederdi kendisiyle.

ve o son nokta, parmağımın ucu..

sanki engin okyanuslara bakan kayalıklar gibiydi gözümde. özgürlüğüne uçacak, dilediği yere gidecek; dilediği gibi yaşayacak ve yine aynı şekilde istediği yerde ölecekti. bunun sözlük karşılığı özgürlüktü.

uçmazdı ama bu adı “uç uç böceği” olan minik yaratık. hayalleri yarıda kesip kalkış seansına yardım ederdim. sonra o meşhur şarkıyı söylerdim;

“uç uç boceği, annen sana terlik pabuc alacak.. la la la..”

düşünmeden edemezdim “ne alaka bu mani?” diye de..





Hiç yorum yok: