Şehir yağmurunun duygusal bileşenleri.

yağmur yağdığında bambaşka biri oluveririm nedense. oysa ki çoğu zaman hazırlıksız yakalanırım ona.

genelde günden güne değişir yağmurun üzerimdeki etkisi..

bazı günler çocuklaşıveririm tam anlamıyla. çamaşırlarıma kadar suya ve çamura batmama rağmen otobüs durağının dibine ya da market brandalarının altına sığınmayı tercih etmem, adımlarımı da su birikintilerine dikkat ederek atmam.

bir kuğu gibi, adeta denizin üzerinde yürürüm.

bir zamanlar bunu yapsaydım genelde evde elinde terlikle beni bekleyen bir valide olurdu. şimdiyse oldukça vakur ve görmüş geçirmiş biri kendisi. belki de gitgide yağan şeyin asitten başka bir şey olmadığını öğrendiği için böyledir. hayatında değişen onlarca şeyin aklına gelmesine vesile olduğumu sanarım ne zaman eve “sudan çıkmış balık” modunda dönsem. ve o artık “sobanın önüne gel kızım, üşürsün.” der sadece.

bazen de böylesi neşeli fantezileri kaldıramayacak günümde olurum, böyle de denk gelir yağmur bana. ve ben bazen böyle günlerde ağlarım, evet..

işte tam o an yağmur benim dostum olur, sarar beni; gözyaşlarıma ortak olur ve onları benim için gizler. ve yine o anda yoldaki diğer insanların gözünde sadece “donuna kadar ıslanmış dikkatsiz ve tedbirsizin teki” olurum.

tam da düşünmelerini istediğim gibi düşünürler yağmurun yardımıyla..

geriye de sadece öksürük dolu geçecek birkaç sinir bozucu gün ve iğne vurulmaktan süzgece dönmüş bir hanımcık kalır, değil mi john?

“hıııı!”

biliyor musun, hiç de sevmem her seferinde doktor hanıma “acımıyo ki ehe (ühü)” yalanını sıkmayı.




Hiç yorum yok: